Oscar'lar yarın sahiplerini buluyor.. Kadın oyuncu adaylarından Charlize Theron'un, ipi şimdiden göğüslediği yazılıp çiziliyor. Hafta içinde benim de seyir fırsatı bulduğum Cani'nin, bu başrol oyuncusunun, bu muhteşem aktristinin rolüne hazırlanmak için verdiği uğraşları okuyup, izleyince. Ve bir de zaten zirveye çıkan oyunculuk gücünü görünce...
(Monster ya da Cani filmi, Amerika'da geçen gerçek bir olaydan, çocuk yaşta fahişeliğe itilmiş ve 20'lerine geldiğinde, yol boyu cinayet işlemek zorunda kalan(!) Ailen'ın hayatından kesitler taşıyor..)
Aklıma "bizimkiler" geldi. Charlize Theron, dünyalar güzeli bir genç yıldız aslında.. Ama aylar boyunca, şişmanlamak, çirkinleşmek, sert bir yüz ifadesine bürünmek için ne gerekiyorsa yapmış. Ve hem kendisinin hem yönetmenin istediği bir fizik çıkmış ortaya..
Bizim şu yakın dönemdeki kimi dizi ya da filmlerimize bakıyorum da..( yabancı olana hayranlık muskası dağıtmak için söylemiyorum tabii, aksine yerli olmayı seven biriyim..) Adını, sanını, yüzünü onbinlerce paparazi programından bildiğimiz pek çok "artist"imize, artistik hareketler yaptırılırken ya da kostümler giydirilirken gülünç duruma düşülüyor.
Şalvarını geçirmiş güya "köylü kızı" oluyor ama endamından, bakışından, makyajından hiç taviz vermiyor, o haliyle "paparazi muhabbeti"ne devam edebilir!..
Hele, geçenlerde rastladığım bir dizide "bir hizmetçimiz" vardı ki evlere şenlik.. Hanımefendi, mini eteği, transparan tişortu ve şuh makyajıyla, evin hanımı ya da beyine bir kahve getirişi vardı ki yalının hizmetkarı değil sahibesi sanki!..
Nebil Özgentürk, Sabah 2004
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder