Charlize Theron was born on August 7, 1975 in the small town of Benoni in South Africa. She was the only child of Charles and Gerda Theron, two South African farmers who also ran a road construction business. Growing up on this farm allowed Charlize to learn parts of many languages -- an article in 'Vanity Fair' indicated she knew parts of 28, with Afrikaans being her first. At the age of 6, Charlize took up ballet and quickly proved to be skilled. She would soon be invited to dance professionally in Johannesburg in South Africa.
Charlize was erolled in a Johannesburg boarding school at the age of 13. During a break when she was at home in 1991, Charlize's father was killed, leaving her mother alone to run their two businesses. Near this time, Charlize was offered a modelling contract in Milan, Italy after winning a local contest. She accepted and went on to model across the World, even appearing in some major magazines. After a year, however, Charlize grew bored of being seen as "somebody beautiful who should not say a word." While in Manhattan, New York in 1992, Charlize decided she would not return to the world of modelling and instead move back towards ballet. She began dancing with the Joffrey School in New York, partaking in such classics as 'The Nutcracker Suite' and 'Swan Lake.' Tragically, at a tender 18 years old, she suffered a knee injury that would end her ballet dancing career before it had a chance to truly begin.
Without the ability to dance ballet, and nearly broke, Charlize bought a one way ticket to Hollywood at the urging of her mother, Gerda. She arrived in Fairfax, California where she set up shop in the Farmer's Daughter Motel. It was in 1994 that she was "discovered." When an L.A. bank teller refused to cash her out-of-town cheque because she did not have an account at the bank, she threw "a little tantrum." This tantrum was witnessed by a talent manager named John Crosby, who also represents Rene Russo and John Hurt. He called this screaming, arm-waving tantrum-thrower a "vision" and immediately asked her "I don't know what you do, but if you're interested in acting, here's my card." Initially skeptical of the card, she was informed by a friend that John Crosby was legitimate. Of course, with no money or job, she was definitely interested and set out to shed her South African accent. She began watching hours of television and singing along to American songs on the radio. Soon after, she acquired her first acting job -- 2 Days in the Valley. This was followed by an audition for a new Tom Hanks movie, who raved upon the completion of her audition, "She's got it! That girl is going to be somebody." As her star rose, on December 19th of 1997, Charlize dumped the agent that had brought her there abruptly, something she does not discuss in public.
Charlize was narrowly beat out by Elizabeth Berkley for the lead role in the "movie", Showgirls. She was quoted as saying "it was like I had some guardian angel."
Believed as a child in the Tokoloshe, a creature that would climb into your ear and make you evil. It was believed the only way to avoid him was to sleep in a raised bed so he couldn't reach you.
Charlize is on medication to control ulcers that have plagued her much of her life. Originally she suffered them as a child, and most recently, upon her arrival in Hollywood.
Her best friend is star of the WB Network show, The Army Show, Ivana Milicevic.
Met her boyfriend, Stephen Jenkins, while on holiday with her family in Hawaii over Christmas of 1997. A fan of the band, Third Eye Blind (in which he is the singer), she attended their concert at the Hard Rock Cafe and decided to meet up with the band after the show.
Charlize is presently dating the lead singer of the band Third Eye Blind, Stephan Jenkins. This comes after a long turn at the single life following a breakup with actor Craig Bierko (The Long Kiss Goodnight). She recently found herself in the centre of a highly publicized controversy surrounding an advertisement she did in her native South Africa. The campaign, an anti-rape series done in an attempt to bring notice to the high incidence of rape in South Africa, was met with complaints after it was felt the ad was "anti-men" in general.
28 Ekim 2007 Pazar
24 Ekim 2007 Çarşamba
Utanmaz Theron
"Onurlu Bir Adam"da oynayan Charlize Theron, dans edebilmek hayaliyle yanıp tutuşurken kendini
Hollywood'un göbeğinde buldu
Devil's Advocate / Şeytan'ın Avukatı'yla yıldızı parlayan güzel Charlize Theron'u en son, entrikacı kadın rolünde Reindeer Games / Soygun adlı filmde izledik. Bu hafta da Robert De Niro'lu, Cuba Gooding Jr.'lı Men of Honor / Onurlu Bir Adam'da izleyeceğiz onu.
25 yaşında Hollywood'un gözdelerinden biri olan Charlize Theron, Güney Afrikalı. Johannesburg'a yakın Benoni'de doğan ve yaşantısının büyük bölümünü çiftlikte geçiren oyuncu "Tüm hayatım boyunca inek pisliğine bastım. Bundan daha doğal bir yaşam süremezsiniz" diyor. Kendisi, mankenlikten oyunculuğa atlayanlardan. Babası Charlie ailenin yol yapım işinde çalışıyormuş. Ta ki annesi onu vurana kadar. Evet doğru okudunuz, Charlize'ın annesi, bir gün babası sarhoş olarak üzerine gelince kendini korumak için babasını vuruyor. Akabinde de işlerin başına geçiyor.
6 yaşından itibaren dans edebilmek için yanıp tutuşan Charlize Theron, 16 yaşına geldiğinde İtalya'da mankenlik yapmaya başlıyor.
Ancak bir süre sonra bundan sıkılıyor. Çıkış yolunu ise New York'ta bale eğitimi almakta buluyor. Fakat başına gelen talihsiz bir sakatlanma sonucu baleyi de bırakması gerekiyor. Belki de iyi oluyor çünkü, bu olaydan sonra Charlize Theron için Hollywood yolları açılıyor.
Bir süre Güney Afrika aksanını düzeltmeye uğraşan Theron, ilk filmi 2 Days In The Valley / Vadide İki Gün'le (1996) bir gecede şöhrete kavuştu. Güzel oyuncu adının dilden dile dolaşmasını ve gerçekten ünlenmesini sağlayan filmi Şeytanın Avukatı'nda ise, Trial And Error / Dava ve Hata ile Tom Hanks'in yönettiği That Thing You Do!'nun arkasından rol aldı. 1999 yılında çevirdiği The Cider House Rules / Tanrı'nın Eseri, Şeytanın Parçası ise bir Oscar adayıydı. 1995'ten beri tam 13 filmde rol alan Theron'un bazı filmleriyse yolda: Jerry Bruckheimer'ın 2. Dünya Savaşı'nı konu alan Pearl Harbour'ı, Keanu Reeves'le ikinci filmi Sweet November / Tatlı Kasım, Robert Redford'ın yönettiği, Matt Damon ve Will Smith'li The Legend of Bagger Vance / Bagger Vance Efsanesi.
Son çevirdiği filmi Bagger Vance'in yönetmeni Redford onun için "Bir karakterin içine derinlemesime dalıyor ve etrafındaki her şeyden sıyrılıyor" diyor.
Onurlu Bir Adam'da Gwen adlı bir kadını canlandıran Theron, altı yıl önce Los Angeles'a gittiğinde cebinde sadece birkaç kuruşu olduğunu hatırlıyor: "Fazla param ve eğitimim yoktu ama başıma gelebileceklerden kesinlikle korkmuyordum". Bu korkusuzluğu da işine
yarıyor. Vadide İki Gün için seçmelere katıldığınıda yönetmen John Herzfeld, oturup Helga'nın vurulduğu sahneyi okumasını istiyor ondan. Oysa kendini yere atıp kıvrana kıvrana okuyor rolü ve Helga'nın ölümüyle yeni bir yıldız doğuyor.
Theron'u The Yards filminde yöneten James Grey ise onun için "Yaptığı işe odaklanmazsanız çok kızar. Muazzam bir oyuncu. Anladığım kadarıyla zor ve ilginç bir geçmişi var. Bu da ondaki duygu yoğunluğunu açıklıyor" diyor.
Hayatın çok kısa olduğunu ve zamanın iyi değerlendirilmesi gerektiğini düşünen Theron,
yüklü iş temposunu hafifletmeye hiç niyetli değil. Sırada bekleyen projesi ise Wakin' Up
In Reno / Reno'da Uyanmak.
@10 Mart 2001, Radikal Gazetesi.
Hollywood'un göbeğinde buldu
Devil's Advocate / Şeytan'ın Avukatı'yla yıldızı parlayan güzel Charlize Theron'u en son, entrikacı kadın rolünde Reindeer Games / Soygun adlı filmde izledik. Bu hafta da Robert De Niro'lu, Cuba Gooding Jr.'lı Men of Honor / Onurlu Bir Adam'da izleyeceğiz onu.
25 yaşında Hollywood'un gözdelerinden biri olan Charlize Theron, Güney Afrikalı. Johannesburg'a yakın Benoni'de doğan ve yaşantısının büyük bölümünü çiftlikte geçiren oyuncu "Tüm hayatım boyunca inek pisliğine bastım. Bundan daha doğal bir yaşam süremezsiniz" diyor. Kendisi, mankenlikten oyunculuğa atlayanlardan. Babası Charlie ailenin yol yapım işinde çalışıyormuş. Ta ki annesi onu vurana kadar. Evet doğru okudunuz, Charlize'ın annesi, bir gün babası sarhoş olarak üzerine gelince kendini korumak için babasını vuruyor. Akabinde de işlerin başına geçiyor.
6 yaşından itibaren dans edebilmek için yanıp tutuşan Charlize Theron, 16 yaşına geldiğinde İtalya'da mankenlik yapmaya başlıyor.
Ancak bir süre sonra bundan sıkılıyor. Çıkış yolunu ise New York'ta bale eğitimi almakta buluyor. Fakat başına gelen talihsiz bir sakatlanma sonucu baleyi de bırakması gerekiyor. Belki de iyi oluyor çünkü, bu olaydan sonra Charlize Theron için Hollywood yolları açılıyor.
Bir süre Güney Afrika aksanını düzeltmeye uğraşan Theron, ilk filmi 2 Days In The Valley / Vadide İki Gün'le (1996) bir gecede şöhrete kavuştu. Güzel oyuncu adının dilden dile dolaşmasını ve gerçekten ünlenmesini sağlayan filmi Şeytanın Avukatı'nda ise, Trial And Error / Dava ve Hata ile Tom Hanks'in yönettiği That Thing You Do!'nun arkasından rol aldı. 1999 yılında çevirdiği The Cider House Rules / Tanrı'nın Eseri, Şeytanın Parçası ise bir Oscar adayıydı. 1995'ten beri tam 13 filmde rol alan Theron'un bazı filmleriyse yolda: Jerry Bruckheimer'ın 2. Dünya Savaşı'nı konu alan Pearl Harbour'ı, Keanu Reeves'le ikinci filmi Sweet November / Tatlı Kasım, Robert Redford'ın yönettiği, Matt Damon ve Will Smith'li The Legend of Bagger Vance / Bagger Vance Efsanesi.
Son çevirdiği filmi Bagger Vance'in yönetmeni Redford onun için "Bir karakterin içine derinlemesime dalıyor ve etrafındaki her şeyden sıyrılıyor" diyor.
Onurlu Bir Adam'da Gwen adlı bir kadını canlandıran Theron, altı yıl önce Los Angeles'a gittiğinde cebinde sadece birkaç kuruşu olduğunu hatırlıyor: "Fazla param ve eğitimim yoktu ama başıma gelebileceklerden kesinlikle korkmuyordum". Bu korkusuzluğu da işine
yarıyor. Vadide İki Gün için seçmelere katıldığınıda yönetmen John Herzfeld, oturup Helga'nın vurulduğu sahneyi okumasını istiyor ondan. Oysa kendini yere atıp kıvrana kıvrana okuyor rolü ve Helga'nın ölümüyle yeni bir yıldız doğuyor.
Theron'u The Yards filminde yöneten James Grey ise onun için "Yaptığı işe odaklanmazsanız çok kızar. Muazzam bir oyuncu. Anladığım kadarıyla zor ve ilginç bir geçmişi var. Bu da ondaki duygu yoğunluğunu açıklıyor" diyor.
Hayatın çok kısa olduğunu ve zamanın iyi değerlendirilmesi gerektiğini düşünen Theron,
yüklü iş temposunu hafifletmeye hiç niyetli değil. Sırada bekleyen projesi ise Wakin' Up
In Reno / Reno'da Uyanmak.
@10 Mart 2001, Radikal Gazetesi.
Ünlü güzeller sınıfta kaldı... 2003'ün en çekici kadını kim?
Ünlü güzeller sınıfta kaldı... 2003'ün en çekici kadını kim?
Sinema, müzik, spor ve podyum dünyasının ünlü güzelleri, çekicilik müsabakasında sınıfta kaldı.
Internette düzenlenen ''2003 Yılının En Çekici 99 Kadını'' sıralamasında ipi aktris Charlize Theron göğüslerken, Kylie Minogue, Jennifer Lopez, Cameron Diaz, Angelina Jolie, Britney Spears, Anna Kournikova, Shakira gibi güzeller alt sıralara razı oldu.
''Askmen'' sitesinin düzenlediği ve milyonlarca internet kullanıcısının oy kullandığı ankette zafer, güzel sarışın Theron'un oldu.
Geçen yıl aynı listede 52. sırada yer alan oyuncu, Türkiye'de ''Tanrının Eseri, Şeytanın Parçası-The Cider House Rules'' ve ünlü aktör Ben Affleck ile rol aldığı ''Reindeer Games'' adlı filmlerle tanınıyor. Güney Afrika kökenli oyuncu ilgi çekici güzelliğiyle şöhret yaptı.
Bond filminin Oscarlı güzeli Halle Berry de, 2003 yılını zaferle kapatmış gibi görünüyor. Sarışın Theron'ın ardından siyah güzel Berry de listede ikinciliği elde etti. Geçen yıl da 3. sırada bulunan Berry, önümüzdeki günlerde Penelope Cruz ile rol aldığı gerilim filmiyle seyirci karşısına çıkacak.
Ünlü top model Heidi Klum'un üçüncü olduğu ankette, ''Desperado'' filminin güzel Meksikalı yıldızı Salma Hayek dördüncülüğü, ''Matrix'' serisinin İtalyan oyuncusu Monica Bellucci beşinciliği elde etti.
''Yıldız Savaşları-Star Wars'' filmlerinin ünlü yıldızı Natalie Portman ise büyük bir sıçrama yaparak 77. olduğu ankette bu sene 9. oldu.
Ünlü şarkıcı ve oyuncu Beyonce Knowles ise ankette 10. olarak 2003 yılını ''cazip güzeller'' arasında yer alarak noktaladı.
AFFLECK UĞURSUZ GELDİ
Sinema ve müzik dünyasının gelmiş geçmiş en cazip kadınları arasında yer alan Jennifer Lopez, geçen sene 10. olduğu ankette bu yıl 7 sıra birden geriledi.
Aktör Ben Affleck ile yaşadığı istikrarsız ilişki yüzünden hayranlarının gözünden düşen Lopez, ilk 20'de güçlükle yer buldu.
''X-Men'' serisinin göz kamaştıran güzeli Rebecca Romijn-Stamos'un 13. olduğu ankette, Brad Pitt'in güzel eşi Jennifer Aniston 14. sırada yer aldı.
Çok sayıda ünlü güzelin alt sıralara razı olduğu ankette, yıllardır herhangi bir film çevirmeyen ve 50 yaşını çoktan geride bırakan Raquel Welch'in 55. sırada da olsa yer bulması ilgi çekici bulundu. Listede yer alan bazı ünlü isimler ve sıralamaları şöyle:
1-Charlize Theron
2-Halle Berry
3-Heidi Klum
4-Salma Hayek
5-Monica Bellucci
6-Brooke Burke
7-Krista Allen
8-Shania Twain
9-Natalie Portman
10-Beyonce Knowles
14-Jennifer Aniston
26-Laetitia Casta
23-Angelina Jolie
30-Britney Spears
31-Liz Hurley
34-Denise Richards
35-Anna Kournikova
36-Catherine Zeta-Jones
37-Shakira
41-Michelle Pfeiffer
42-Gisele Bundchen
43-Cameron Diaz
48-Janet Jackson
50-Lucy Liu
51-Nicole Kidman
-Penelope Cruz
55-Raquel Welch
58-Kylie Minogue
60-Sandra Bullock
66-Pamela Anderson
68-Sarah Michelle Gellar
Sinema, müzik, spor ve podyum dünyasının ünlü güzelleri, çekicilik müsabakasında sınıfta kaldı.
Internette düzenlenen ''2003 Yılının En Çekici 99 Kadını'' sıralamasında ipi aktris Charlize Theron göğüslerken, Kylie Minogue, Jennifer Lopez, Cameron Diaz, Angelina Jolie, Britney Spears, Anna Kournikova, Shakira gibi güzeller alt sıralara razı oldu.
''Askmen'' sitesinin düzenlediği ve milyonlarca internet kullanıcısının oy kullandığı ankette zafer, güzel sarışın Theron'un oldu.
Geçen yıl aynı listede 52. sırada yer alan oyuncu, Türkiye'de ''Tanrının Eseri, Şeytanın Parçası-The Cider House Rules'' ve ünlü aktör Ben Affleck ile rol aldığı ''Reindeer Games'' adlı filmlerle tanınıyor. Güney Afrika kökenli oyuncu ilgi çekici güzelliğiyle şöhret yaptı.
Bond filminin Oscarlı güzeli Halle Berry de, 2003 yılını zaferle kapatmış gibi görünüyor. Sarışın Theron'ın ardından siyah güzel Berry de listede ikinciliği elde etti. Geçen yıl da 3. sırada bulunan Berry, önümüzdeki günlerde Penelope Cruz ile rol aldığı gerilim filmiyle seyirci karşısına çıkacak.
Ünlü top model Heidi Klum'un üçüncü olduğu ankette, ''Desperado'' filminin güzel Meksikalı yıldızı Salma Hayek dördüncülüğü, ''Matrix'' serisinin İtalyan oyuncusu Monica Bellucci beşinciliği elde etti.
''Yıldız Savaşları-Star Wars'' filmlerinin ünlü yıldızı Natalie Portman ise büyük bir sıçrama yaparak 77. olduğu ankette bu sene 9. oldu.
Ünlü şarkıcı ve oyuncu Beyonce Knowles ise ankette 10. olarak 2003 yılını ''cazip güzeller'' arasında yer alarak noktaladı.
AFFLECK UĞURSUZ GELDİ
Sinema ve müzik dünyasının gelmiş geçmiş en cazip kadınları arasında yer alan Jennifer Lopez, geçen sene 10. olduğu ankette bu yıl 7 sıra birden geriledi.
Aktör Ben Affleck ile yaşadığı istikrarsız ilişki yüzünden hayranlarının gözünden düşen Lopez, ilk 20'de güçlükle yer buldu.
''X-Men'' serisinin göz kamaştıran güzeli Rebecca Romijn-Stamos'un 13. olduğu ankette, Brad Pitt'in güzel eşi Jennifer Aniston 14. sırada yer aldı.
Çok sayıda ünlü güzelin alt sıralara razı olduğu ankette, yıllardır herhangi bir film çevirmeyen ve 50 yaşını çoktan geride bırakan Raquel Welch'in 55. sırada da olsa yer bulması ilgi çekici bulundu. Listede yer alan bazı ünlü isimler ve sıralamaları şöyle:
1-Charlize Theron
2-Halle Berry
3-Heidi Klum
4-Salma Hayek
5-Monica Bellucci
6-Brooke Burke
7-Krista Allen
8-Shania Twain
9-Natalie Portman
10-Beyonce Knowles
14-Jennifer Aniston
26-Laetitia Casta
23-Angelina Jolie
30-Britney Spears
31-Liz Hurley
34-Denise Richards
35-Anna Kournikova
36-Catherine Zeta-Jones
37-Shakira
41-Michelle Pfeiffer
42-Gisele Bundchen
43-Cameron Diaz
48-Janet Jackson
50-Lucy Liu
51-Nicole Kidman
-Penelope Cruz
55-Raquel Welch
58-Kylie Minogue
60-Sandra Bullock
66-Pamela Anderson
68-Sarah Michelle Gellar
Charlzie Theron Röportajı: Beauty and the Beast
Beauty and the Beast
Charlize Theron discusses her transformation from model to 'Monster'
By Peterson Gonzaga
Entertainment News Wire
HOLLYWOOD --Aileen Wuornos is remembered as the man-hating serial killer executed on Oct. 9, 2002 in Florida. Now, through the power of the lens, former model Charlize Theron, the sexy star of this year's hit "The Italian Job," humanizes Wuornos with her performance in the biopic "Monster." Theron takes us on a journey into Wuornos' psyche -- from her affair with lover Selby Ward (Christina Ricci) to the events that drove her to kill.
Seeing Theron in a Beverly Hills hotel, dressed in a brown suede princess-cut jacket and dark teal skirt, her blue-gray eyes sparkling, it is hard to believe this is the same woman who played Wuornos on-screen.
Theron, who gained 30 pounds for the role and utilized subtle makeup effects, is excited to tell the story of her transformation into a "Monster."
Entertainment News Wire: What was your first reaction to the physical transformation?
Charlize Theron: I was very happy. I mean, people think that when you say yes to a movie you know you're going to look that way or it's going to turn out that way, but you don't. You're in the dark when you say yes to something. Two things concerned me: I didn't want it to be Charlize Theron just trying to be ugly for the sake of being ugly, and what I wanted to do was trying to get to look as close as possibly I could to Aileen. In doing that, I didn't want it to be a caricature with too much prosthetics or too much makeup, where it kind of throws you out of the movie. I didn't want it to be a makeup job. So when I saw myself and what Toni G, the makeup artist, did, I was extremely happy. I felt like she's taken my face and elements in my face and maybe highlighted something very subtly that really changed something completely.
ENW: You had to gain weight for the transformation. Did that affect your self-esteem or make you feel unglamorous?
Theron: No. I mean, I think as an actor -- for me, I speak for myself -- but I really like the whole actor as becoming the character. I think as an actor that's your job and you can't be selfish and put yourself ahead and go, "I don't really want to do that." I think when you say yes to a job, you have to be willing to do whatever is demanded of you to do the job as well as you can.
Also, it wasn't about getting fat. It was about getting myself physically at a place where I felt my body resembled something closely to hers in that she had a baby when she was 13 and she was homeless, so she was eating a lot of crap and didn't know where her next meal was coming around. Nutrition wasn't the primary problem for her. Her means of survival was hanging at biker bars and drinking a lot of beer. She was not a woman who had spent one day in her life at the gym. So I wanted to get to that place where I felt like that with my body.
ENW: Did you stay in character during the off times?
Theron: Not necessarily staying in character, but it's just staying in the world. I don't take it home or I don't torture myself or other people on the little bit of time off I had. In this movie, I would've lost my mind, and I tend to work much better when I can switch off and switch on again. I think you just exhaust yourself after a time, and so I would do things like watch mindless television when I'd have an hour off just to empty my head so I could start again.
ENW: You did the shoots at the actual locations. Did that help you or hinder you?
Theron: It was helpful this way -- that we didn't have the amount of money to build the sets. It was actually cheaper for us to shoot at the actual place where we didn't have to change anything. Thankfully, the people in Orlando and Daytona were kind of enough to invite us to shoot in these places and very helpful. For me, there is a sense of, wow, she's been here. More importantly, a lot of those people are regulars and they all knew her, and having them there as extras was quite strange.
ENW: When you were making the movie, did you try to keep yourself in a dark place emotionally to help re-create Aileen?
Theron: I can't work like that. I like my life way too much and I've found in the past when I don't discipline myself to get out of that dark place, you almost get scared to go there again because you have this fear of not knowing if you're going to get out of it again. I didn't want that, because I think that would limit me as an actor. So I have to switch off. I like my job a lot. I like my life a lot, too, and I find if I balance the two out, I see they kind of work out together.
ENW: Did making "Monster" change your stance on the death penalty, or do you have any view on the death penalty?
Theron: I do, but it didn't change while I was making this film or because of Aileen. I've always felt that, first, the death penalty is ineffective if that's the word. Secondly, I liked that this movie wasn't a movie that really wore that side of politics really on its sleeve, because I think people almost expected that from this movie.
Actually, I think it's much more effective. It shows the reality of what happened to her. And when you go into the journey of watching her life and then you realize that ended up happening to her -- in just watching that without somebody hitting you over the head and going, "The death penalty is wrong" -- I think it's very effective. Because you watch it and you go, "Well, we're just going to keep killing people in our society and condemning them for the horrific things that they did without looking at why this is happening. So we're going to continue this vicious cycle."
ENW: On a lighter note, since this movie is called "Monster," if you were a monster, what would it be?
Theron: (Laughing) Oh geez. I want to be the big monster in "Monsters Inc." The one John Goodman played. Sully? Is that his name? I love him. I want to be him.
ENW: If there were a "Monsters Inc." sequel, would you want to be in it?
Theron: (Laughing) Yes, yes. Definitely.
Charlize Theron discusses her transformation from model to 'Monster'
By Peterson Gonzaga
Entertainment News Wire
HOLLYWOOD --Aileen Wuornos is remembered as the man-hating serial killer executed on Oct. 9, 2002 in Florida. Now, through the power of the lens, former model Charlize Theron, the sexy star of this year's hit "The Italian Job," humanizes Wuornos with her performance in the biopic "Monster." Theron takes us on a journey into Wuornos' psyche -- from her affair with lover Selby Ward (Christina Ricci) to the events that drove her to kill.
Seeing Theron in a Beverly Hills hotel, dressed in a brown suede princess-cut jacket and dark teal skirt, her blue-gray eyes sparkling, it is hard to believe this is the same woman who played Wuornos on-screen.
Theron, who gained 30 pounds for the role and utilized subtle makeup effects, is excited to tell the story of her transformation into a "Monster."
Entertainment News Wire: What was your first reaction to the physical transformation?
Charlize Theron: I was very happy. I mean, people think that when you say yes to a movie you know you're going to look that way or it's going to turn out that way, but you don't. You're in the dark when you say yes to something. Two things concerned me: I didn't want it to be Charlize Theron just trying to be ugly for the sake of being ugly, and what I wanted to do was trying to get to look as close as possibly I could to Aileen. In doing that, I didn't want it to be a caricature with too much prosthetics or too much makeup, where it kind of throws you out of the movie. I didn't want it to be a makeup job. So when I saw myself and what Toni G, the makeup artist, did, I was extremely happy. I felt like she's taken my face and elements in my face and maybe highlighted something very subtly that really changed something completely.
ENW: You had to gain weight for the transformation. Did that affect your self-esteem or make you feel unglamorous?
Theron: No. I mean, I think as an actor -- for me, I speak for myself -- but I really like the whole actor as becoming the character. I think as an actor that's your job and you can't be selfish and put yourself ahead and go, "I don't really want to do that." I think when you say yes to a job, you have to be willing to do whatever is demanded of you to do the job as well as you can.
Also, it wasn't about getting fat. It was about getting myself physically at a place where I felt my body resembled something closely to hers in that she had a baby when she was 13 and she was homeless, so she was eating a lot of crap and didn't know where her next meal was coming around. Nutrition wasn't the primary problem for her. Her means of survival was hanging at biker bars and drinking a lot of beer. She was not a woman who had spent one day in her life at the gym. So I wanted to get to that place where I felt like that with my body.
ENW: Did you stay in character during the off times?
Theron: Not necessarily staying in character, but it's just staying in the world. I don't take it home or I don't torture myself or other people on the little bit of time off I had. In this movie, I would've lost my mind, and I tend to work much better when I can switch off and switch on again. I think you just exhaust yourself after a time, and so I would do things like watch mindless television when I'd have an hour off just to empty my head so I could start again.
ENW: You did the shoots at the actual locations. Did that help you or hinder you?
Theron: It was helpful this way -- that we didn't have the amount of money to build the sets. It was actually cheaper for us to shoot at the actual place where we didn't have to change anything. Thankfully, the people in Orlando and Daytona were kind of enough to invite us to shoot in these places and very helpful. For me, there is a sense of, wow, she's been here. More importantly, a lot of those people are regulars and they all knew her, and having them there as extras was quite strange.
ENW: When you were making the movie, did you try to keep yourself in a dark place emotionally to help re-create Aileen?
Theron: I can't work like that. I like my life way too much and I've found in the past when I don't discipline myself to get out of that dark place, you almost get scared to go there again because you have this fear of not knowing if you're going to get out of it again. I didn't want that, because I think that would limit me as an actor. So I have to switch off. I like my job a lot. I like my life a lot, too, and I find if I balance the two out, I see they kind of work out together.
ENW: Did making "Monster" change your stance on the death penalty, or do you have any view on the death penalty?
Theron: I do, but it didn't change while I was making this film or because of Aileen. I've always felt that, first, the death penalty is ineffective if that's the word. Secondly, I liked that this movie wasn't a movie that really wore that side of politics really on its sleeve, because I think people almost expected that from this movie.
Actually, I think it's much more effective. It shows the reality of what happened to her. And when you go into the journey of watching her life and then you realize that ended up happening to her -- in just watching that without somebody hitting you over the head and going, "The death penalty is wrong" -- I think it's very effective. Because you watch it and you go, "Well, we're just going to keep killing people in our society and condemning them for the horrific things that they did without looking at why this is happening. So we're going to continue this vicious cycle."
ENW: On a lighter note, since this movie is called "Monster," if you were a monster, what would it be?
Theron: (Laughing) Oh geez. I want to be the big monster in "Monsters Inc." The one John Goodman played. Sully? Is that his name? I love him. I want to be him.
ENW: If there were a "Monsters Inc." sequel, would you want to be in it?
Theron: (Laughing) Yes, yes. Definitely.
Charlize Theron Biyografisi
CHARLIZE THERON
Charlize Theron, 7 Ağustos 1975'te Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Benoni kasabasında doğdu ve bir çiftlikte büyüdü. Alman olan annesi Gerda ve Fransız olan babası Charles'ın tek çocuklarıydı. Sarışın mavi gözlü yıldız, 6 yaşından itibaren bale eğitimi aldı. 15 yaşındayken, babası Charles'ı bir trafik kazasında kaybetti. Babası öldükten sonra, kocasının sahip olduğu yapım şirketinin işlerini annesi Gerda yürüttü. 16 yaşından sonra fotomodellik de yapmaya başlayan Theron'u 18 yaşında geldiğinde annesi, şansını sinema dünyasında da denemesi için Los Angeles'a gönderdi. Los Angeles'a gittiğinde orada hiçkimseyi tanımayan Theron kısa sürede bir menajer tarafından keşfedildi ve bir yandan da oyunculuk dersleri almaya başladı. Afrikan aksanından kurtulabilmek için bir süre bütün gün televizyon seyreden Teheron, halen Los Angeles'ta yaşıyor.
1997 yılında Jeff Daniels ile başrolü paylaştığı Trial And Error'dan sonra yine 1997 yılında oynadığı gerilim filmi The Devil's Advocate ile adını duyuran Theron, geçtiğimiz yıl, iki Oscar sahibi The Cider House Rules adlı dramada Tobey Maguire ile başrolü paylaştı. Yine 2000 yılında Ben Affleck ile Reindeer Games'te oynadı. Geçtiğimiz aylarda ülkemizde de gösterime giren Sweet November'da Sara Deever'ı canlandıran Theron yeni filmi Wakin'Up In Reno adlı romantik komedide Patrick Swayze ile rol alıyor.
Charlize Theron, 7 Ağustos 1975'te Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Benoni kasabasında doğdu ve bir çiftlikte büyüdü. Alman olan annesi Gerda ve Fransız olan babası Charles'ın tek çocuklarıydı. Sarışın mavi gözlü yıldız, 6 yaşından itibaren bale eğitimi aldı. 15 yaşındayken, babası Charles'ı bir trafik kazasında kaybetti. Babası öldükten sonra, kocasının sahip olduğu yapım şirketinin işlerini annesi Gerda yürüttü. 16 yaşından sonra fotomodellik de yapmaya başlayan Theron'u 18 yaşında geldiğinde annesi, şansını sinema dünyasında da denemesi için Los Angeles'a gönderdi. Los Angeles'a gittiğinde orada hiçkimseyi tanımayan Theron kısa sürede bir menajer tarafından keşfedildi ve bir yandan da oyunculuk dersleri almaya başladı. Afrikan aksanından kurtulabilmek için bir süre bütün gün televizyon seyreden Teheron, halen Los Angeles'ta yaşıyor.
1997 yılında Jeff Daniels ile başrolü paylaştığı Trial And Error'dan sonra yine 1997 yılında oynadığı gerilim filmi The Devil's Advocate ile adını duyuran Theron, geçtiğimiz yıl, iki Oscar sahibi The Cider House Rules adlı dramada Tobey Maguire ile başrolü paylaştı. Yine 2000 yılında Ben Affleck ile Reindeer Games'te oynadı. Geçtiğimiz aylarda ülkemizde de gösterime giren Sweet November'da Sara Deever'ı canlandıran Theron yeni filmi Wakin'Up In Reno adlı romantik komedide Patrick Swayze ile rol alıyor.
20 Ekim 2007 Cumartesi
Şimdi moda Charlize
Oscar kazandıktan sonra film yapımcılarını peşinden koşturmaya başlayan Charlize Theron yeni bir bilimkurgu filmi için anlaşma imzaladı. 'Modası geçen' Oscarlı Nicole Kidman ise, 'Yaşlısın' denilip, rol alacağı filmin kadrosundan çıkarıldı.
İnternetteki "eonline" ve "imdb" sitelerine göre, sinemada şimdi moda Güney Afrikalı güzel Charlize Theron. Oscar gecesinde göz kamaştıran Theron, 'Cani' (Monster) filmindeki rolüyle "En İyi Kadın Oyuncu" dalında ödülünü kazanmasının ardından popülaritesini iyiden iyiye arttı. Film başına fiyatını 10 milyon dolara çıkararak Hollywood'un en çok kazananları arasına giren Theron, "Aeon Flux" adlı filmde tıpkı "Lara Croft" gibi dövüşecek. Geçen yılın Oscar'lı yıldızı Kidman ise giderek gözden düşüyor. Kidman, John Le Carre'ın eserinden beyazperdeye uyarlanacak 'The Constant Gardener' filminin kadrosundan çıkarıldı. Yönetmen Fernando Meirelles, 36 yaşındaki Kidman'ın 'Tessa Quayle' rolü için yaşlı olduğuna karar verip yerine yakın arkadaşı Naomi Watts'ı seçti.
Milliyet Magazin @7.3.2004
İnternetteki "eonline" ve "imdb" sitelerine göre, sinemada şimdi moda Güney Afrikalı güzel Charlize Theron. Oscar gecesinde göz kamaştıran Theron, 'Cani' (Monster) filmindeki rolüyle "En İyi Kadın Oyuncu" dalında ödülünü kazanmasının ardından popülaritesini iyiden iyiye arttı. Film başına fiyatını 10 milyon dolara çıkararak Hollywood'un en çok kazananları arasına giren Theron, "Aeon Flux" adlı filmde tıpkı "Lara Croft" gibi dövüşecek. Geçen yılın Oscar'lı yıldızı Kidman ise giderek gözden düşüyor. Kidman, John Le Carre'ın eserinden beyazperdeye uyarlanacak 'The Constant Gardener' filminin kadrosundan çıkarıldı. Yönetmen Fernando Meirelles, 36 yaşındaki Kidman'ın 'Tessa Quayle' rolü için yaşlı olduğuna karar verip yerine yakın arkadaşı Naomi Watts'ı seçti.
Milliyet Magazin @7.3.2004
Charlize Theron Biyografisi
Charlize Theron:
Güzel haliyle yeniden bizlerle...
Derleyen: Fuat Camgöz
Oscar aldığı "Cani" filminden hemen sonra rol aldığı "Bulutların Üzerinde"de, bildik güzelliğini cömertçe sergileyen Charlize Theron, kötü başlayan, ancak talihinin yüzüne gülmeye başlamasıyla birlikte inanılmaz bir ivme kazanan bir yaşama sahip. Şöhret kilidini açacak anahtarı çoktan bulan güzel yıldız, artık güzelliğinin arka planda kaldığı rolleri de kabul ediyor; ama yine de yapımcılara seslenmekte fayda var: Charlize'ı her türlü sevsek de, güzeli tercihimizdir.
Charlize Theron'u anlatmaya 'henüz 29 yaşında...' diye başlamak mümkün; şimdiye kadar hakkında yazılan pek çok yazı bu şekilde, 1975 doğumlu güzel aktrisin gençliğini ön plana alarak başlamış. Ancak, diğer genç yıldızları -mesela ülkemizde de vizyona girmiş "8 Kadın"daki Virginie Ledoyen ve Suzon Ludivine Sagnier- hatırlayınca, Theron'dan 'henüz 29 yaşında' diye bahsetmek iyice güçleşiyor. O, artık umut vaat eden, genç bir Hollywood star adayı olmanın ötesine geçmiş, yer aldığı her filme damgasını vuran, attığı her adımdan emin bir yıldız. Hal böyle olunca, Theron'u birkaç yıl öncesine kadar yapıldığı gibi "Yeni Cameron Diaz" türü yakıştırmalarla anlatmaya çalışmak, beyhude bir çaba olmanın ötesine geçemiyor, onu yaptığı işlere referans vererek anlama/anlatma zorunluluğundan kaçmak, artık eskisi kadar kolay değil.
Berbat bir çocukluk
Bugünkü Theron'u anlamak için (yalnızca aktris kimliğiyle değil, yaşamın diğer alanlarında takındığı tavırla da) çocukluk yıllarına, doğup büyüdüğü Güney Afrika'ya uzanmak, "bundan daha doğal yaşayamazsınız" dediği çocukluk yıllarına gitmek gerekiyor. Bu yıllardan gözümüze çarpan şeyler pek de iç açıcı değil: İflah olmaz, alkolik bir baba; sürekli kavga edilen bir ev ve sağlıklı bir çocukluk yaşayamamasına neden olacak, ekonomik sıkıntılarla dolu bir yaşam... Ancak Theron'un yaşamının Güney Afrika ayağındaki zorluklar, sadece bu tür, dünyada pek çok insanın içinden geçmek zorunda kaldığı genel durumlarla sınırlı değil. Henüz 15 yaşına geldiğinde, alışıldık bir kavga sırasında, annesi kendini ve Charlize'ı korumak için eşini vurmak zorunda kalmış. Babasını bugün bile nefretle hatırlayan Theron, bu nefreti genelleyerek, uzun bir süre tüm erkeklere karşı düşmanca duygular beslemiş. Bu sorununu aşmasında, çok iyi bir insan olan ve kendisine şefkatle yaklaşan üvey babasının yardımlarınıysa minnetle anıyor. Theron'un yaşamındaki bu dönüm noktası, bugün doğup büyüdüğü ülkesi hakkında pek olumlu şeyler düşünmemesiyle yakından ilgili. Oynadığı, tecavüz karşıtı bir tanıtım filminin Güney Afrikalı beyazların şikayetlerinden dolayı yasaklanması, babası gibi insanların hoş görüldüğü çocukluk yıllarını hatırlamasına yol açmış olmalı. ("Güney Afrika'nın bugün dünyaca bilinmesi gereken en önemli özelliği bir 'tecavüz merkezi' oluşu. Yaklaşık 26 dakika arayla bir kadın tecavüze uğruyor. Ama bundan daha da kötüsü, tecavüze karşı olan erkeklerin, kendi problemleri olmadığı için bu olaylara karışmayışı")
Kavgayla gelen şöhret
Yaşamının bu zor döneminde, kendini çevreleyen zincirlerden kurtuluşu, güzel yıldızın 16 yaşında kendisine yapılan bir modellik teklifini değerlendirerek İtalya'ya gitmesiyle gerçekleşmiş. Daha sonra New York'taki bir çekimin ardından Avrupa'ya dönmeyip ABD'de kalmayı tercih eden Theron, farkında olmadan onu Hollywood'a sürükleyecek adımı da atmış oldu böylece. Manhattan'da geçirdiği günler çok güzel başladı: Çocukluk göz ağrısı olan baleye, hem de Joffrey Bale Grubu'na girerek geri döndü. Ancak bu mutluluğu uzun sürmedi; dizindeki bir sakatlık dansı bırakmasına yol açtı. Bu durumun yarattığı depresyon, bir taşra kızı olan Theron'a çok yabancı olan New York'un boğucu atmosferiyle birleşince umudunu yitirmeye başlayan güzel yıldız, bir gün cebindeki 200 dolarla pılını pırtını toplayıp Hollywood'a yollanmaya karar verdi. Yola koyulurken pek çok umudu vardı muhakkak, ama eminiz biri ona beş parasız olduğu bir sırada, kimden aldığını hatırlamadığı bir çekin karşılıksız olduğunu iddia eden banka memuruyla tutuştuğu kavganın onu sinemaya taşıyacağını söylese kendisiyle dalga geçildiğini düşünürdü. Evet, pek çok iyi oyuncu gibi Theron'daki yeteneğin keşfi de kaderin doğru insanı doğru yere yollamış olmasına dayanıyor: Theron, banka memuruyla ateşli bir tartışmaya tutuştuğu ve dünyayı umursamadığı bir sırada, John Hurt gibi bir ismin menajerliğini yapan John Crosby'nin orada olması ve kendisine kartvizitini vererek aramasını istemesi, yedi ay sonra rol alacağı ilk filmin biletiydi aynı zamanda.
Charlize, usta yönetmenler ve birbirinden ünlü yıldızlarla...
Doğal güzelliğiyle Hollywood'un altın çağındaki yıldız isimleri çağrıştıran Theron, 'güzelliğini zekâsıyla birleştirerek', üzerine bir de artık kendisine iyi davranmaya başlayan talihini ekleyerek, Hollywood'da kısa sürede göz kamaştırıcı bir yükseliş yaşadı. 1996 yapımı "2 Days in the Valley" eleştirmenler tarafından pek beğenilmese de birçok kişi Theron'daki cevheri fark etmişti. Bu kişilerden biri de ilk yönetmenlik denemesi "That Thing You Do!"da (1997) Tom Everett Scott ve Liv Tyler gibi isimlerle birlikte ona da yer veren Tom Hanks'ti. Ancak, Theron'u tüm dünyaya tanıtan, 1997'de Keanu Reeves ve Al Pacino gibi iki dev isimle birlikte başrolde yer aldığı "Şeytanın Avukatı (The Devil's Advocate, 1997)" oldu. Bu filmde Reeves'in canlandırdığı hırslı avukat Kevin Lomax'ın karısı Mary Ann Lomax'ı canlandıran Theron'un Reeves'le seviştiği sahne ve Al Pacino'nun canlandırdığı John Milton'ın tecavüzüne uğradıktan sonra yara bere içindeki vücuduyla kiliseye günahlarından arınmaya gittiği sahneler, bugün hâlâ hafızalarda. Böylece Theron'un önlenemez yükselişi de başlamış oldu: Peş peşe rol aldığı "Celebrity (1998)", "Koca Bebek Joe (Mighty Joe Young, 1998)", "Astronotun Karısı (The Astronaut's Wife, 1999)", "Tanrının Eseri, Şeytanın Parçası (The Cider House Rules, 1999)", "Soygun (Reindeer Games, 2000)", "The Yards (2000)", "Onurlu Bir Adam (Men of Honor, 2000)", "The Legend of Bagger Vance (2000)", Kasım'da Aşk Başkadır (Sweet November, 2001)", "Çılgın Kızlar (Waking up in Reno, 2002)" gibi filmlerde Woody Allen, Lasse Hallström, John Frankenheimer, Robert Redford gibi usta yönetmenler ve Leonardo DiCaprio, Johnny Depp, Tobey Maguire, Ben Affleck, Mark Wahlberg, Joaquin Phoenix, Robert De Niro, Will Smith ve Matt Damon gibi yıldız isimlerle çalıştı. Geçtiğimiz yıl "İtalyan İşi" (The Italian Job", 2003) ile birlikte, ilk kez güzelliğinin epey arka planda kaldığı bir filmle, "Cani" ile de karşımıza çıktı. "Artık iyi oyuncuların olmadığı bir projede yer almaya niyetli gibi gözükmüyor" sonucuna çoktan varmamızı sağlayan güzel yıldız, seri katil olan bir hayat kadınını canlandırdığı "Cani" için yaklaşık yirmi kilo alıp çenesini çıkık göstermek içi protez diş kullanmış, yani özenle çirkinleşmişti. Ortaya çıkan film, Theron hayranlarına bile "iyi ki de çirkinleşmiş" dedirtti; çünkü gerçek bir yaşam öyküsüne dayanan bu filmdeki Aileen Wuornos rolü Theron'a bir Altın Kire ve bir de Oscar kazandırdı. Hızla yükselen yıldız aktris, şimdi de "Cani"den hemen sonra rol aldığı ve b>"Cani"nin acısının çıkarır biçimde güzelliği sergilediği "Bulutların Üzerinde" ile karşımıza çıkıyor. Bu tempoya nasıl dayandığını soranlaraysa yanıtı hazır: "Sanırım içimde dışarı çıkmayı isteyen çok fazla şey var. Bunların zamanı geldikçe azalacağına eminim, ama şu anda onları dizginleyip boş zaman geçirebilmek bana çok zor geliyor. Galiba içimdeki enerji, ilgilendiğim şeyler ve insanlara duyduğum sevgi, hâlâ çok büyük."
Güzel haliyle yeniden bizlerle...
Derleyen: Fuat Camgöz
Oscar aldığı "Cani" filminden hemen sonra rol aldığı "Bulutların Üzerinde"de, bildik güzelliğini cömertçe sergileyen Charlize Theron, kötü başlayan, ancak talihinin yüzüne gülmeye başlamasıyla birlikte inanılmaz bir ivme kazanan bir yaşama sahip. Şöhret kilidini açacak anahtarı çoktan bulan güzel yıldız, artık güzelliğinin arka planda kaldığı rolleri de kabul ediyor; ama yine de yapımcılara seslenmekte fayda var: Charlize'ı her türlü sevsek de, güzeli tercihimizdir.
Charlize Theron'u anlatmaya 'henüz 29 yaşında...' diye başlamak mümkün; şimdiye kadar hakkında yazılan pek çok yazı bu şekilde, 1975 doğumlu güzel aktrisin gençliğini ön plana alarak başlamış. Ancak, diğer genç yıldızları -mesela ülkemizde de vizyona girmiş "8 Kadın"daki Virginie Ledoyen ve Suzon Ludivine Sagnier- hatırlayınca, Theron'dan 'henüz 29 yaşında' diye bahsetmek iyice güçleşiyor. O, artık umut vaat eden, genç bir Hollywood star adayı olmanın ötesine geçmiş, yer aldığı her filme damgasını vuran, attığı her adımdan emin bir yıldız. Hal böyle olunca, Theron'u birkaç yıl öncesine kadar yapıldığı gibi "Yeni Cameron Diaz" türü yakıştırmalarla anlatmaya çalışmak, beyhude bir çaba olmanın ötesine geçemiyor, onu yaptığı işlere referans vererek anlama/anlatma zorunluluğundan kaçmak, artık eskisi kadar kolay değil.
Berbat bir çocukluk
Bugünkü Theron'u anlamak için (yalnızca aktris kimliğiyle değil, yaşamın diğer alanlarında takındığı tavırla da) çocukluk yıllarına, doğup büyüdüğü Güney Afrika'ya uzanmak, "bundan daha doğal yaşayamazsınız" dediği çocukluk yıllarına gitmek gerekiyor. Bu yıllardan gözümüze çarpan şeyler pek de iç açıcı değil: İflah olmaz, alkolik bir baba; sürekli kavga edilen bir ev ve sağlıklı bir çocukluk yaşayamamasına neden olacak, ekonomik sıkıntılarla dolu bir yaşam... Ancak Theron'un yaşamının Güney Afrika ayağındaki zorluklar, sadece bu tür, dünyada pek çok insanın içinden geçmek zorunda kaldığı genel durumlarla sınırlı değil. Henüz 15 yaşına geldiğinde, alışıldık bir kavga sırasında, annesi kendini ve Charlize'ı korumak için eşini vurmak zorunda kalmış. Babasını bugün bile nefretle hatırlayan Theron, bu nefreti genelleyerek, uzun bir süre tüm erkeklere karşı düşmanca duygular beslemiş. Bu sorununu aşmasında, çok iyi bir insan olan ve kendisine şefkatle yaklaşan üvey babasının yardımlarınıysa minnetle anıyor. Theron'un yaşamındaki bu dönüm noktası, bugün doğup büyüdüğü ülkesi hakkında pek olumlu şeyler düşünmemesiyle yakından ilgili. Oynadığı, tecavüz karşıtı bir tanıtım filminin Güney Afrikalı beyazların şikayetlerinden dolayı yasaklanması, babası gibi insanların hoş görüldüğü çocukluk yıllarını hatırlamasına yol açmış olmalı. ("Güney Afrika'nın bugün dünyaca bilinmesi gereken en önemli özelliği bir 'tecavüz merkezi' oluşu. Yaklaşık 26 dakika arayla bir kadın tecavüze uğruyor. Ama bundan daha da kötüsü, tecavüze karşı olan erkeklerin, kendi problemleri olmadığı için bu olaylara karışmayışı")
Kavgayla gelen şöhret
Yaşamının bu zor döneminde, kendini çevreleyen zincirlerden kurtuluşu, güzel yıldızın 16 yaşında kendisine yapılan bir modellik teklifini değerlendirerek İtalya'ya gitmesiyle gerçekleşmiş. Daha sonra New York'taki bir çekimin ardından Avrupa'ya dönmeyip ABD'de kalmayı tercih eden Theron, farkında olmadan onu Hollywood'a sürükleyecek adımı da atmış oldu böylece. Manhattan'da geçirdiği günler çok güzel başladı: Çocukluk göz ağrısı olan baleye, hem de Joffrey Bale Grubu'na girerek geri döndü. Ancak bu mutluluğu uzun sürmedi; dizindeki bir sakatlık dansı bırakmasına yol açtı. Bu durumun yarattığı depresyon, bir taşra kızı olan Theron'a çok yabancı olan New York'un boğucu atmosferiyle birleşince umudunu yitirmeye başlayan güzel yıldız, bir gün cebindeki 200 dolarla pılını pırtını toplayıp Hollywood'a yollanmaya karar verdi. Yola koyulurken pek çok umudu vardı muhakkak, ama eminiz biri ona beş parasız olduğu bir sırada, kimden aldığını hatırlamadığı bir çekin karşılıksız olduğunu iddia eden banka memuruyla tutuştuğu kavganın onu sinemaya taşıyacağını söylese kendisiyle dalga geçildiğini düşünürdü. Evet, pek çok iyi oyuncu gibi Theron'daki yeteneğin keşfi de kaderin doğru insanı doğru yere yollamış olmasına dayanıyor: Theron, banka memuruyla ateşli bir tartışmaya tutuştuğu ve dünyayı umursamadığı bir sırada, John Hurt gibi bir ismin menajerliğini yapan John Crosby'nin orada olması ve kendisine kartvizitini vererek aramasını istemesi, yedi ay sonra rol alacağı ilk filmin biletiydi aynı zamanda.
Charlize, usta yönetmenler ve birbirinden ünlü yıldızlarla...
Doğal güzelliğiyle Hollywood'un altın çağındaki yıldız isimleri çağrıştıran Theron, 'güzelliğini zekâsıyla birleştirerek', üzerine bir de artık kendisine iyi davranmaya başlayan talihini ekleyerek, Hollywood'da kısa sürede göz kamaştırıcı bir yükseliş yaşadı. 1996 yapımı "2 Days in the Valley" eleştirmenler tarafından pek beğenilmese de birçok kişi Theron'daki cevheri fark etmişti. Bu kişilerden biri de ilk yönetmenlik denemesi "That Thing You Do!"da (1997) Tom Everett Scott ve Liv Tyler gibi isimlerle birlikte ona da yer veren Tom Hanks'ti. Ancak, Theron'u tüm dünyaya tanıtan, 1997'de Keanu Reeves ve Al Pacino gibi iki dev isimle birlikte başrolde yer aldığı "Şeytanın Avukatı (The Devil's Advocate, 1997)" oldu. Bu filmde Reeves'in canlandırdığı hırslı avukat Kevin Lomax'ın karısı Mary Ann Lomax'ı canlandıran Theron'un Reeves'le seviştiği sahne ve Al Pacino'nun canlandırdığı John Milton'ın tecavüzüne uğradıktan sonra yara bere içindeki vücuduyla kiliseye günahlarından arınmaya gittiği sahneler, bugün hâlâ hafızalarda. Böylece Theron'un önlenemez yükselişi de başlamış oldu: Peş peşe rol aldığı "Celebrity (1998)", "Koca Bebek Joe (Mighty Joe Young, 1998)", "Astronotun Karısı (The Astronaut's Wife, 1999)", "Tanrının Eseri, Şeytanın Parçası (The Cider House Rules, 1999)", "Soygun (Reindeer Games, 2000)", "The Yards (2000)", "Onurlu Bir Adam (Men of Honor, 2000)", "The Legend of Bagger Vance (2000)", Kasım'da Aşk Başkadır (Sweet November, 2001)", "Çılgın Kızlar (Waking up in Reno, 2002)" gibi filmlerde Woody Allen, Lasse Hallström, John Frankenheimer, Robert Redford gibi usta yönetmenler ve Leonardo DiCaprio, Johnny Depp, Tobey Maguire, Ben Affleck, Mark Wahlberg, Joaquin Phoenix, Robert De Niro, Will Smith ve Matt Damon gibi yıldız isimlerle çalıştı. Geçtiğimiz yıl "İtalyan İşi" (The Italian Job", 2003) ile birlikte, ilk kez güzelliğinin epey arka planda kaldığı bir filmle, "Cani" ile de karşımıza çıktı. "Artık iyi oyuncuların olmadığı bir projede yer almaya niyetli gibi gözükmüyor" sonucuna çoktan varmamızı sağlayan güzel yıldız, seri katil olan bir hayat kadınını canlandırdığı "Cani" için yaklaşık yirmi kilo alıp çenesini çıkık göstermek içi protez diş kullanmış, yani özenle çirkinleşmişti. Ortaya çıkan film, Theron hayranlarına bile "iyi ki de çirkinleşmiş" dedirtti; çünkü gerçek bir yaşam öyküsüne dayanan bu filmdeki Aileen Wuornos rolü Theron'a bir Altın Kire ve bir de Oscar kazandırdı. Hızla yükselen yıldız aktris, şimdi de "Cani"den hemen sonra rol aldığı ve b>"Cani"nin acısının çıkarır biçimde güzelliği sergilediği "Bulutların Üzerinde" ile karşımıza çıkıyor. Bu tempoya nasıl dayandığını soranlaraysa yanıtı hazır: "Sanırım içimde dışarı çıkmayı isteyen çok fazla şey var. Bunların zamanı geldikçe azalacağına eminim, ama şu anda onları dizginleyip boş zaman geçirebilmek bana çok zor geliyor. Galiba içimdeki enerji, ilgilendiğim şeyler ve insanlara duyduğum sevgi, hâlâ çok büyük."
13 Ekim 2007 Cumartesi
Charlize Theron Yaşayan en seksi kadın!
Yaşayan en seksi kadın!
Erkek dergisi Esquire, Hollywood´un güzel oyuncusu Charlize Theron´u "yaşayan en seksi kadın" ilan etti.
The Sexiest Woman Alive 2007: Part 1
The Sexiest Woman Alive 2007: Part 2
The Sexiest Woman Alive 2007: Part 3
Charlize Theron Is the Sexiest Woman Alive
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)